Cenap Şahabeddin

22 Haziran 2013 tarihinde tarafından eklendi.

CENAB ŞAHABEDDlN (21 Mart 1870 – 13 Şubat 1934)

Manastır’da doğdu. Babası Plevne’de şehit düşen Binbaşı Şahabeddin Beydir. Ailesi İstanbul’a yerleşti. İlköğrenimini tamamladıktan sonra İd Kuleli Tıbbiyeadisine devam etti. Şeyh Vasfi, Muallim Naci ve Mustafa Asım Efendi’den ilk edebiyat bilgilerini öğrendi. İlk şiiri, 1885’de “Saadet” gazetesinde yayınlandı. Divan tarzında gazeller yazdı; Fransızcadan tercümeler yaptı. Bu arada Recaîzâde M. Ekrem ve Hâmid tarzında yazdıklarını “Gülsen” mecmuasında yayınladı. 1886’da bir arkadaşıyla “Sebat” dergisini çıkardı. 1887’de de ilk şiir kitabı Tâmât’ı bastırdı. 1889’da Tıbbiyeden mezun oldu. İhtisas yapmak üzere Paris’e gönderildi. Paris’te Batı edebiyatını yakından tanıdı. Naturülizme ve sembolizme ilgi duydu. Dört yıl kaldığı Paris’ten döndükten sonra Mersin ve Rodos’ta Karantina doktorluğuna tayin edildi. Bu arada edebî çalışmalarına devam etti. 1896’dan itibaren Servet-i Fünûn’da yazmaya başladı. Edebî münakaşalara katıldı.

Sıhhiye Müfettişi olarak Cidde’ye gönderildi. Oradan sanatlı nesir örneği seyahat yazıları gönderdi. 1908’de İstanbul‘a döndü. Siyasî hayata atıldı. Şiir ve makaleler yayınlamaya devam etti. “Hürriyet” gazetesi başyazarı oldu. Bu yıllarda “Kalem” dergisinde mizahî yazılar da yayınladı.

1912‘den sonra dilin sadeleşmesine ve Millî Edebiyat akımına karşı çıkan yazılar yayınladı. 1914’ten sonra Dârülfünûn’da Batı Edebiyatı profesörlüğüne getirildi. 1919’da Osmanlı Edebiyatı müderrisi oldu.
1918 – 1919’da iki defa “Tasvir-i Efkar” hesabına Avrupa’ya gönderildi. Servet-i Fünûn ve diğer gazete ve dergilerde yazılar yazmaya devam etti. Bu dergide ve “Peyam”da Millî Mücâdelenin aleyhinde bulunan yazıları büyük tepki gördü. Bu yüzden 1921’de üniversiteden istifaya mecbur oldu. 1932’de Dil Kurultayı’na katıldıktan sonra daha sade yazmaya başladı. 16 Mayıs 1933’de Cumhuriyet’te çıkan “İnkılâp” adlı makalesinde inkılâpları benimsediğini ve Atatürk’ün büyüklüğünü kabul ettiğini belirttiyse de samimiyetine kimse inanmadı. Bir “Türkçe Lügat” hazırlamaya başladı; ancak bitiremeden 1934’de beyin kanamasından öldü.

Çok zeki bir insan olan Cenab. Fransızca, Almanca, İngilizce, İtalyanca, Farsça, biraz da Arapça bilir ve bu dillerin edebiyatlarıyla ilgilenirdi. Derin bir tıp bilgisine sahip olduğu da kabul edilmektedir. En çok dil sahasıyla ilgilendiği halde, yeni Türkçeyle ilgilenmedi; halk edebiyatını reddetti. Hayat, özellikle de aşk karşısında lâkayddır.

Şiirlerinde ahenk ön plânda gelir, tstiareleri çok kullandı. Başlıca temaları aşk ve tabiattır. Kendisine has bir şiir dili kurdu. Duygularıyla değil, zekâ ve kültürü ile yazdı; bu özellikleriyle Tevfik Fikret‘ten ayrılır. Tabiatın görünmez güzelliklerini tasvir etmeye çalıştı. Bu şiirlerinde yeni bir tabiat  insan kompozisyonu vardır. Görünen tabiat yerine duyulara hitap eden unsurları işlemeye çalıştı.

Parnaslardan ve sembolistlerden büyük ölçüde etkilenen Cenab, aruzu ustalıkla kullandı. Biçim güzelliği ile göze; sağladığı iç ahenkle de kulağa hitap eden güzel şiirler yazdı. Bu şiirlerde istiareyi ve müziği ön plânda tuttu. Bunu sağlamak için aynı şiirde değişik vezinler denedi; aynı zamanda Arapça ve Farsçadan müzikalitesi yüksek kelimeler kullandı. Bu şekilde değişik istiare ve mecazlar kullanması onu konuşma dilinden uzaklaştırın ıştır.

ESERLERİ
ŞİİR:
Tâmât (1887)
Seçme Şiirleri (1934, ölümünden sonra)
Bütün Şiirleri (1984, ölümünden sonra)
TİYATRO:
Körebe (1917)
DÜZYAZI:
Hac Yolunda (1909)
Evrak-ı Eyyam (1915)
Afak-ı Irak (1917)
Avrupa Mektupları (1919)
Nesr-i Harp, Nesr-i Sulh ve Tiryaki Sözleri (1918)
Vilyam Şekispiyer(1932)

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Romanlar Yazarları ve Özellikleri