Makale Türü Genel Özellikleri ve Diğer Türlerden Ayırıcı Yönleri

27 Ekim 2013 tarihinde tarafından eklendi.

Sanatsal, bilimsel, siyasal, toplumsal ve ekonomik konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete ve dergi yazılarına makale denir.

Makaleleri yazılış amaçlarına, dil ve anlatım özelliklerine göre genel olarak ikiye ayırmak mümkündür:

  • Bilimsel makaleler
  • gazete makaleleri

Bu yazımızda sadece gazete makalesi hakkında bilgi verilecek ve bu tür metinleri karşılamak için “gazete makalesi” yerine sadece “makale” kelimesi kullanılacaktır.

Fıkrada ele alınabilen hemen her konu makalede de ele alınabilir. Fıkrayla makale arasındaki fark, bu konuların ele alınış biçimlerinde ortaya çıkar: Fıkra, gündemdeki olay, konu ve sorunlarla ilgili yüzeysel bir yorum yazısıdır. Fıkranın ana öğesi “yorum”dur, makaleninki ise “düşünce”dir. Makale yorumdan çok bilgiye, kanıta ve çözümlemeye yer veren bir metin türüdür. Bu cümlede geçen “kanıt” kelimesi ile kastedilen; bilimsel bilgi üretiminde kullanılan deney, gözlem, laboratuar çalışmaları gibi bilimsel yöntemlerle ulaşılan kanıtlar değil; ortalama bir gazete okuyucusunun anlayabileceği ikna edici ve bilgilendirici; akla mantığa uygun, insanlığın ortak bilgi birikimine ve duyarlıklarına hitap eden kanıtlardır.

Fıkrayla makale arasındaki farkı somutlaştırmak için şöyle bir örnek verebiliriz: Filistin-İsrail gerginliğinin bir çatışmaya dönüşmesi ve İsrail’in Gazze Şeridi’ni 2009’un Ocak ayında 22 gün boyunca bombalaması sonucunda gazete ve dergilerde çeşitli yazılar yayımlanmıştır. Bu yazılar dikkatlice incelendiğinde bunların bir kısmının fıkra bir kısmının ise makale olduğu görülecektir. Fıkra yazarları bu olayları ele alırken çoğunlukla yüzeysel değerlendirme ve yorumlarla yetinmiş, bu olayların olduğu gün ne düşünüyorlarsa onu kaleme almışlardır. Yani fıkra yazarı için aslolan, o günkü gelişmelerdir. Bu tür yazılar, fıkranın doğası gereği “günübirlik yazı” denilecek türdendir, yani çoğunlukla kalıcılıktan yoksundur. Bu süre zarfında bazı yazarlar ise bu olayları bir makale ölçeğinde ve niteliğinde ele almışlardır. Bu yazılarda dikkati çeken en önemli husus, bu yazıların yorumdan çok bilgi, kanıt ve analizle oluşturulmalarıdır. Makale yazarları; bilgi birikimlerine, uzmanlık alanlarına ve çözümleme yeteneklerine göre bu olayları yorumlarken bir taraftan da önemli bilgiler vermiş, bu olayların kısa ve uzun vadedeki olası sonuçlarıyla ilgili düşüncelerini de belirtmişlerdir. Söz gelimi bu yazarlardan bir kısmı, bu olayları anlayabilmek için bugün yaşananları bilmenin yeterli olmadığını; bu olayların, tarihî, stratejik, ekonomik, ideolojik, dinî bir arka planının olduğunu; bugün yaşananların, geçmişte yaşananların bir sonucu olduğunu, dolayısıyla bu arka planın mutlaka bilinmesi gerektiği üzerinde durmuş ve bu arka planla ilgili ayrıntılı bilgiler vermişlerdir. Bu tür yazılar güncelle ilişkili olmakla birlikte, bilgi yüklü olmaları, gelecek perspektifi sunmaları, bu sorunun ne şekilde çözümleneceğiyle ilgili somut önerilere yer vermeleri; hatta Filistin-İsrail sorunundan yola çıkarak evrensel bir gerçeklik olarak savaş gerçeği üzerinde durmaları yönüyle fıkralara göre düşünsel açıdan daha sağlam, ayrıntılı, açıklayıcı ve kalıcı metinlerdir.

Makaleler; çoğunlukla uluslararası ilişkiler, toplum bilimi, hukuk, ekonomi, felsefe, siyaset, tarih vb. alanlarda mesleki geçmişleri ya da kişisel çabalarıyla önemli bir bilgi birikimine ve analiz yeteneğine sahip olmuş kişiler tarafından yazılır. Köşe yazarları, haftanın belli günlerinde yazı yazmak zorunda oldukları, bir bakıma zamanla yarıştıkları için birikimleri ve analitik düşünme güçleri makale yazmak için yeterli olsa bile makaleden çok fıkra niteliği taşıyan yazılar yazmak durumunda kalırlar.

Bazı kişiler -ki bunların çok önemli bölümü akademisyendir- ilgi ve uzmanlık alanlarıyla ilgili konularda zaman zaman makale yazar ve bunları gazete ya da dergilerde yayımlanmak üzere o yayın organının ilgili birimlerine gönderirler. Söz gelimi Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmek için anayasasında ve çeşitli yasalarında birçok değişiklik yaparak hukuk normlarını Avrupa Birliği müktesebatıyla uyumlu hâle getirmek istemektedir. Bu süre zarfında herhangi bir gazete için periyodik yazılar yazmamasına karşın bu konularda yeterli bilgi birikimine sahip bir kişi, söz gelimi bir anayasa hukuku profesörü ya da bir sivil toplum kuruluşu lideri, bu konuyla ilgili bir makale yazar. Makalesini fıkradan farklı olarak sadece yorum üzerine kurmaz. Ele aldığı konuyla ilgili somut bilgiler de verir; düşünce ve önerilerini, gerekçe ve kanıtlarıyla birlikte dile getirir, yazısında kesin bir sonuca ulaşır. Yazdığı bu makaleyi, yayımlanması isteğiyle bir gazeteye gönderir. Bu süreç tersten de işleyebilir. Yani bu istek, yazardan değil gazete yönetiminden de gelebilir.
Makaleler, gazetelerde yayımlanabileceği gibi dergilerde de yayımlanabilir. Hatta makalelere; popüler haber, tarih ve bilim dergileriyle siyaset, ekonomi, edebiyat ve sanat dergilerinde, gazetelere oranla daha sık yer verildiği rahatlıkla söylenebilir. Özellikle dergilerde yayımlanan makalelerde güncelle çok yakın ilişkili olmamakla birlikte okuyucunun ilgisini çekecek çeşitli konulara girildiği, bu tür konularla ilgili düşüncelerin aktarıldığı da olur.

Makaleler, “genel okuyucu kitlesi”nin özellikleri dikkate alınarak yazılır. Bir yazar -o yazar bir bilim adamı bile olsa- bir gazete makalesini, bilim-sel bir makaleyi yazar gibi yazamaz. Bilimsel araştırma, inceleme ve derleme sonuçlarının yayımlanması amacıyla çıkarılan bir dergide -söz gelimi bir tıp dergisinde- yer alan bir makaleyle bir gazetenin sağlık sayfasında yer alan bir makale -bu makaleler aynı konulara değinseler, söz gelimi kalp ameliyatlarında kullanılacak yeni bir yöntemden bahsetseler bile- aynı dil ve anlatım özelliklerini taşıyamaz. Bilimsel buluş ve araştırmalara yer veren dergilerde yayımlanan bilimsel makalelerde; terimlere, dipnotlara, akademik bilgi, belge ve bulgulara sıkça yer verilir. Bu tür bir metin, sadece o metnin ilgili olduğu alanın uzmanlarına hitap eder. Ama gazete maka-lesi, bir gazete ya da dergiyi alan, okuyan ve anlayan herkese, yani genel okuyucu kitlesine hitap eder. Gazete ve dergi okuyucusunun genel nitelikleri dikkate alındığında bu tür metinlerin açık, yalın, duru ve resmî bir anlatımla kaleme alınması bir zorunluluğa dönüşür. Gazete makalesinin bilimsel makalelerden farklı nitelikler taşıması, gazete makalelerinde terimlere hiç yer verilmeyeceği anlamına gelmez. Söz gelimi hükümetin ekonomiyle ilgili aldığı bazı kararların borsa, döviz, faiz gibi çeşitli ekonomik parametreleri ne şekilde etkileyeceğini konu alan bir gazete makalesinde ister istemez bazı terimler kullanılacaktır. Burada önemli olan, yazarın bu etkileri anlatırken muhataplarının bilim adamları değil, gazete okurları olduğunu unutmaması, metnini genel okuyucu kitlesinin niteliklerini dikkate alarak oluşturmasıdır.

Makalelerde, düşünceler, ciddi ve resmî bir anlatımla dile getirilir. Bu, makaleyle deneme arasındaki önemli farklardan biridir. Deneme yazarı, insanların neredeyse tamamını ilgilendiren konularla ilgili kişisel ve özgün düşünceler üretirken bir taraftan da bunları içten bir anlatımla yazıya aktarmaya çalışır. İçten olmaya çalıştığı için de söylediklerini kanıtlama ihtiyacını hissetmez. Makale yazarı ise düşüncelerini kanıtlamak, bu nedenle de yazısını ciddi bir anlatımla oluşturmak zorundadır.

Denemeci, düşüncelerini kesin bir sonuca bağlamak zorunda değildir. Hatta denebilir ki bir denemecinin en önemli amacı, okuyucuların kafalarında bazı soru işaretlerinin oluşmasını sağlamak, gerisini okuyucuya bırakmaktır. Deneme yazarı açısından okuyucu, bilgilendireceği ve ikna edeceği bir muhataptan çok, herhangi bir konuyla ilgili düşüncelerini paylaşacağı kültürlü, seviyeli, içten, okuma tutkunu bir kitap dostu olarak düşünülür. Makale yazarı ise ele aldığı konuyla ilgili kesin bir sonuca ulaşır, yazdığı metin aracılığıyla bir düşünceyi somutlaştırır. Yazar, okuyucunun da bu sonucu ulaşmasını, bu düşünceyi benimsemesi ister. Bu açıdan bakıldığında makale yazarının, okuyucuyu, bilgilendirilmesi ve ikna edilmesi gereken bir muhatap gibi gördüğü söylenebilir.
Makale metinleri giriş, gelişme ve sonuç bölümlerinden oluşur. Giriş, metinde ne üzerinde durulduğunu, metnin konusunun ne olduğunu ifade eden birkaç cümleden ya da paragraftan oluşur. Gelişme, bu konunun ayrıntılarına inildiği; bilgi, kanıt ve çözümlemelerden yararlanılarak genişletildiği, yardımcı düşüncelerin dile getirildiği bölümdür. Sonuç ise yazının kesin bir sonuca bağlandığı, ele alınan sorunla ilgili çözümlerin netleştirildiği, metnin ana düşüncesinin verildiği bölümdür.

Makalede dil daha çok göndergesel işlevde kullanılır. Anlatım türlerinden de en çok açıklayıcı anlatımdan yararlanılır. Bunun yanında metnin içeriğine ve ana düşüncesine göre tartışmacı, öğretici ve kanıtlayıcı anlatımdan, bazen de gelecekten söz eden anlatımdan yararlanılır.

Gazetelerin çoğunlukla ilk sayfasında yer alan ve o gazetenin genel düşünsel yapısını ve gündemdeki olay, konu, kişi ve sorunlarla ilgili tavrını temsil eden yazılara başmakale, bu yazıları yazan kişilere de başyazar denir. Bu yazılara “başmakale” denmesi, bu tür yazıların tümünün gerçekten makale olduğunu göstermez. Bu tür yazılar eskiden beri “başmakale” kelimesiyle adlandırılageldiği için bu ismi almıştır. Nitekim bu yazıların çok büyük bir bölümü aslında fıkradır. Günümüzde bu tür yazılar için başmakaleden çok başyazı kelimesi kullanılmaktadır.

Tercüman-ı Ahvâl gazetesinde 1860’ta yayımlanan Mukaddime isimli yazı, Türk edebiyatındaki ilk makale örneğidir. Bu metin, Şinasi tarafından yazılmıştır.

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Tanzimat Döneminde Roman ve Hikaye