Şinasi

22 Mayıs 2013 tarihinde tarafından eklendi.

SİNASİ (1826-12 Eylül 1871)

İbrahim Şinasi Efendi istanbul’da doğdu. Babası Şumnu şehitlerinden Bolulu Meh­met Ağa’dır. Küçük yaşta Tophane Kalemi’ne girdi. Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri aldı. 1849’da devlet adına tahsil için Paris’e gönderildi. Orada bir taraftan iktisat ve hukuk okudu; diğer taraftan da. edebiyatla uğraştı. Romantik şairlerden Lamartine ve fi­lozof Ernest Renan ile tanıştı.

Tahsilini bitirdikten sonra Mustafa Reşit Paşa‘nın himayesine girdi. Meclis-i Maa­rif üyeliğine getirildi. Âli Paşa zamanında görevden alındıysa da Reşit Paşa’nın sadrazam olması üzerine eski görevine döndü. Yazı ve yayın çalışmalarını sürdüren Şinasi. Fransızcadan yaptığı çevirileri Tercüme-i Manzume (1859) adıyla yayınladı. Aynı yıl ilk tiyatro eseri Şâir Evlenmesi’ni yazdı ve 1860’da Agâh Efendi ile birlikıe çıkardığı ilk özel gazete Tercüman-ı Ahval‘de tefrika etti. Bu gazetede ve 1862’de tek başına çıkardığı Tasvir-i Efkâr‘da yayınladığı makalelerde gazetenin önemini ve yazı dilinin sadeleşmesini savun­du. Kendi şiirlerini 1862’de Müntehebât-ı Eş’âr adıyla bir kitapta topladı.

Namık Kemal gibi o dönemin yenilik fikrine açık gençlerini etrafına toplayan Şinasi, yenilik fikrinin yaygınlaşmasına çalıştı. Devlet işlerini tenkit ettiği gerekçesiyle 1863’de Meclis-i Maariften çıkarıldı. Kendisini gazete çalışmalarına veren Şinasi, kendi kurduğu matbaada, Paris’te iken derlemeye başladığı atasözlerini Durûb-ı Emsali Osmaniyye’ye (1863) adıyla çıkardı.

1865 yılı başlarında bir suikaste adı karışması üzerine Tasvir-i Efkâr‘ı Namık Kemal‘e bırakarak Paris‘e gitti. Orada siyasetten uzak, sözlük çalışmalarıyla ilgilendi. Bir ara İstanbul’a geldiyse de kesin dönüşü 1869’dadır. Döndükten sonra kendisini tamamen matbaa çalışmalarına verdi.

Şinasi edebiyatımızda ilklerin başlangıcını yapan sanatçıdır.
-İlk tercüme şiirler,
-ilk özel gazete,
-ilk makaleler ve
-ilk tiyatro eseri ona aittir.
Bu sebeple bu ilklerin yapıldığı 1859 – 1860 yılları Tanzimat edebiyatının başlangıcı sayılır.

Şinasi’nin Türk şiirini yenileştirme çalışmaları Paris’ten dönüşünden sonra başladı. Mustafa Reşit Paşa için yazdığı kasideler hem şekil, hem de muhteva açısından eski ka­sidelerden farklıdır. “Münâcâtında ise Allah’a akıl yoluyla ulaşmak isteyen görüş hakimdir. “Safî Türkçe” ile yazdığı beyitlerde halk şiiri etkisi görülür. Ancak, Şinasi ede­biyat tarihimizde güçlü bir şair olarak değerlendirilmemektedir. Gazete yazılarında ise halkı aydınlatma ve eğitme amacı güttü. Türk yazı dili onun zamanında, hüner gösterme aracı olmaktan çıktı, doğrudan doğruya ifade aracı oldu.

Şâir Evlenmesi‘nde ortaoyununun bazı unsurlarından faydalandı, millî kaynaklara yönelmenin yolunu açtı. Ancak bu yol onun zamanında rağbet görmedi. Şinasi, bu tek perdelik komedide günlük konuşma dilini kullanmış; halk arasında her zaman rastlanan tipleri sahneye çıkarmıştır. Eserde, görmeden evlenmenin sakıncaları yanında, alafran­galık ve toplumdaki bazı bozukluklar da tenkid edilmektedir.

Şinasi, Tanzimat’tan sonraki edebiyat ve kültür tarihimizde çok yönlü kişiliğiyle öncülük etmiş, edebiyatımızın yenileşmesinde büyük rol oynamış bir şahsiyettir.

ŞÂÎR  EVLENMESİ’nden

Şair Müştak Beye, sevgilisi Kumru Hanım diye, çirkin ve yaşlı olan ablasını nikahlarlar. Evleneceği akşam bu işin farkına varan Müştak Bey, epeyce sıkıntı çeker. Sonunda arkadaşı Hikmet Bey sayesinde sevgilisi ile   evlenmeye   muvaffak   olur.

Aşağıdaki bölümde imam, Muhtar, Bekçi ve mahalle­linin toplandığı ve münakaşaya başladıkları bir sırada Hikmet   Beyin   gelişi   anlatılmaktadır   :

Hikmet Efendi — Efendim, ben kendi kabahatimi anladım ama onun kabahati n’oluyor? Onu anlayamadım.

Ebuliaklaka — Daha ne olsun, kendisine nikâh ettiğim kızı istemiyor da onun küçüğünü istiyor. Bu ne demektir?

Hikmet Efendi — Efendim gazaplanmayınız; (gizlice bir para kesesi göstererek) küçük kızı senden isteriz.

Batak Ese — Efendi, nedir o?.. Rüşvet mi alıyorsunuz?

Ebuliaklaka (Batak Ese’ye) — Ben öyle şey mi kabul ederim? (Hikmet Efen-di’ye gizlice) Yan cebime ko. (Hikmet Efendi keseyi gizlice imamın yan cebine koyar)

Atak Köse — Gizlice “yan cebime ko” mu diyorsunuz?

Ebuliaklaka — Hayır. Yan canibimde durma, git diyorum. Tâ ki benden şüphe etmeyesiniz.

Batak Ese — Galiba parayı almışa benziyorsunuz?

Ebuliaklaka — Hâşâ, sümme hâşâ!… Eğer ben paraya elimi sürdümse ellerim kırılsın.

Hikmet Efendi — Aman efendim; hakikat her ne ise lâyıkıyle meydana çıkarın da, ona göre sânınıza düşeni işleyin.

Ebuliaklaka — Böyle kibarâne yoluyle meramınızı ifade buyuruşunuzdan, gönlümdeki hiddet gitti de yerine merhamet geldi, (mahalleliye) Yahu mahalleli; ben bu işte bir başka türlü hakkaniyet görmeye başladım. Zira sonradan hatırıma bir şey geldi…

Mahalleli — Nedir o?

Ebuliaklaka — Kanî nikâhını kıydığım hanım “büyük kızdır” diye deminden ikrar etmiştim ya?..

Mahalleli — Öyle ya?!.

Ebuliaklaka — Fakat büyük kız demekten muradım, yaşta büyük değildir; boyda büyük manasınadır. Zira büyük kız kırk yaşını geçmiş olduğu halde damat beyin dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Her bir zamanda ve her bir mekânda böyle doğrucasına şehadet ederim.

Batak Ese — Siz buncaleyin dil ile ikrar ettikten kelli biz de kabl (kalb) ile tas-tik ederiz.

Mahalleli — Hay haay!..

Ebullaklaka (Habbe Kadın’a) — Yenge Kadın; boyda büyük, yani yaşta küçük olan asıl gelin hanımı var getir. Kendi elimle damat beye teslim edeyim. Bir daha yanlışlık olmasın. (Hikmet Efendi’ye) Daha başka yanlış olmuş şeyler varsa söyleyin, onları dahi hasbîce düzelteyim; zira bu makûle hayırlı hizmette bulunmayı kendime büyük iftihar bilirim.

Batak Ese (Müştak Bey’e) — Begefendi, deminden size dediğim ilafların hepiciği şaga içündü. Sizi gasavetiniz (kasvetli olduğunuz) vakanda güldürüp eğlendirmek isteyo-dum.

Atak Köse (Hikmet Efendi’ye) — Efendim, tövbe olsun bir daha mahallenin süprüntüsünden başka bir işine karışırsam adam değilin…

Etiketler:

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.

Şu Sayfamız Çok Beğenildi
Tanzimat Döneminde Roman ve Hikaye